ÖNCE İNAN
ÖNCE İNAN
ÖNCE İNAN
İnanırsan seversin, seversen emek verirsin.
Peki! size bir soru; " İşinizi gerçekten inanarak mı yapıyorsunuz?" Hangi sektör olduğu fark etmek sizin?
✅ Enerji Sektörü
✅ Malzeme Sektörü
✅ Sanayi Sektörü
✅ Kamu Hizmetleri Sektörü
✅ Sağlık Sektörü
✅ Finans Sektörü vs..
İsmet Özel'in isabetli tespiti olan bir sözünü alıntılamak isterim."İkna edilmişlerle yola çıkılmaz, inanmışlarla yola çıkılır."
Yaptığı işe inanıp doğru yöntem ve teknik geliştirmede sıkıntı yaşayanlara köşemden sesleniyorum.
***
İlk kapıdan geçtik, şimdi ikinci kapı "bilgi kapısı" Bir işi, o işi iyi bilenden öğrenebiliriz. İşi bilenler kimler?
Formal veya informal yöntemlerle eğitimini almış, deneyim edinmiş insanlar ve rakiplerimizdir işi iyi bilenler.
İşi bilenlerden öğrenmek deyince aklıma; Önemli iş insanlarından rahmetli Vehbi Koç'un anlatımları geldi.
"Bakkallıktan hırdavatçılığa geçerken, malı nasıl alacağımı pazarlayacağımı bilmiyordum. Takip ettim müşteriyi EN İYİ tanıyan, pazarlayanları araştırdım.
Ticarette tecrübeli Musevi, Rum kökenli vatandaşlar bu işte en iyilerdi. Yüksek paralarla onları işe aldım. İşi bilmiyordum onlardan öğrendim, bizim çocuklara öğretin dedim."
Gelelim diğer öğrenme yöntemine;
Rekabetçi yaklaşım cümlesi " hırs " olarak algılansa da ben size tamamen çok farklı bir bakış açısından söz ediyorum.
Rakiplerimiz kişisel gelişim ve iş başarısı edinmede muhteşem bir öğrenme fırsatıdır. İş insanı rahmetli Vehbi Koç'un anlatımlarına dönelim; "Rakiplerimin nasıl para kazandığını tetkik ederdim tetkik ettikten sonra karar verirdim "
Kendi sektöründe başarılı olan kim olursa olsun herkesten, bizden farklı ne yaptığına göz atmakta fayda vardır. Rakiplerinin neler yaptığını doğru analiz edebilmek için; hırs, ego ve acelecilikten uzak durmak bu hamlenin püf noktası...
Doğru ve yanlış stratejileri tespit edip başlangıç evrelerini tamamladıktan sonra gelişim evresi olan üçüncü kapıyı açmak gerekiyor.
***
Üçüncü kapı, özgünlüktür. "kendine özgü" cümlesi içinde sürekli gelişimi barındıran çok önemli bir kavramdır... Bu yüzden açtığımız bu kapıyla başlangıcı tamamlayıp gelişim aşamasına adım atıyoruz.
Düşünü, bir çocuk dünyaya getirdin. Ve o çocuğu doğru büyütmek geliştirmek istiyorsun. Eğer çocuğunuzu sürekli kıyaslarsanız çocuk sağlıklı büyüyemeyeceği gibi onu herkesleştirip bir süre sonra özgünlüğünü yok edersiniz.
Herkesleşen bir bireyin toplum içinde fark yaratması mucizeye kalmıştır.
Sadece ürünler marka olmaz, işi üretenler de marka olurlar. Alman kökenli elektronik ve mühendislik firmasının kurucusu Robert Bosch Stiftung Gmbh gibi. Bosch dediğimizde aklımıza beyaz eşya geliyor.
Ya da Mersedes Şirketin kurucusu Gottlieb Daimler' in yaptığı gibi... Deutz'daki motor fabrikasındaki görevinin ilk yıllarında evinin tepesine bir yıldız koymuş, eşine yazdığı bir mektupta "bu yıldız bir gün dünyaca tanınan marka olarak başarıyı ve gücü temsil edip fabrikamın üzerinde parlayacak" Diye yazmış.
Marka olabilmek kalitenin yanı sıra özgünlük gerektirir.
Bir iş bir üründe öyledir. Oluşturmak istediğin nedir?
Bu sorunun yanıtını ne kadar doğru ve genel sözcüklerden uzak olarak verirsen özgün olabilme noktanı isabetli tespit edersin. Özgünlük Subjektiftir.İçinde bireyin ruhu vardır.
Tüm bu kapıların içinde bulunduğu bina ise keyiftir. Zorlukların olması farklı, ne kadar zor olursa olsun bir işi keyifle yapmak farklıdır. Konfüçyüs "un dediği gibi: Keyif alarak çalışırsan, çalışmış sayılmazsınız".
Değerli okurlarım, İnanırsanız seversini , severseniz emek verirsiniz...
Ve inancınız size sonunda başarıyı getirecektir.
Tüm bunlar bizim motivasyon kaynağımız olur.
0 Yorum